Söyle bana hindiba
Kartallar uçar mı bir harâbeden
Köprülerden benim yârim geçer mi
Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem
Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları
Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum
Avuçlayıp öpüyorum kumları
Bir karadelikten bakarken hayat
Meydan okuyanlar kim bu serâba
Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar ceylan koşması
Sen nasıl bu kadar yollar aşması
Sen nasıl bu kadar güneşe meftun
Sen nasıl bu kadar sahra çeşmesi
Ben rüzgâr değilim, dokunmam çiçeklere
Ben kara parmaklı insan değilim
Kirpik uçlarımdan kayar yıldızlar
Bilemezsin, hayal akşamlarında
Renklerini kuşatan
Damıtılmış gözyaşıdır ömrümün
Ben boşluğa üfleyen cellat değilim
Karayele verdim ayaklarımı
Söyle bana, eceli kim tutar perçeminden
Hangi ölü bilmez nereye gittiğini
Sen miydin o mehpâre, o memnû, o dilruba
Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar bulut gülmesi
Sen nasıl bu kadar bıldırcın sesi
Sen nasıl bu kadar pencere önü
Sen nasıl bu kadar gök gürlemesi
Ben kaptan değilim, anlamam gemileri
Gizli bir ummanın gelgitlerinden
İniltiler vurur sahillerime
Deniz feneri değilim
Önce yürü bu vefasız ülkeden
Sonra uzan bir tenhaya, sessiz ol
Gelip geçsin üzerinden turnalar
Düşün, sesler neden bulur sesleri
Kelâm kimin damarlarında kandır
Harflerini senden alan merhaba
Hangi demin âteşidir içimde
Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar gönül hanesi
Sen nasıl bu kadar yâr divanesi
Sen nasıl bu kadar çerağı ömür
Sen nasıl bu kadar inci tanesi
Ben korku değilim kapı aralarında
Pencerenin infilâkı değilim
Gölgeleri yüzlerinden tanırım
Bir resim bir ressamı ağlatır bir yerlerde
Bir eşya bir hamalı
Ben hâlâ öğütülen anılarıma değil
Değirmene inanırım
Bu derin aldanış kimden kalmadır
Bu uzaklık, bu diba
Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar kelâmın hası
Sen nasıl bu kadar şiir bohçası
Sen nasıl bu kadar esrarlı bir mum
Sen nasıl bu kadar rüya bahçesi
Ben bir kervan muamması değilim
Çekinmem yolların kıvrımlarından
Ellerim ışıldar alacakaranlıkta
Saklambaçlar ortasındadır evim
Kışın kartopudur adını anmak
Döner döner yüreğimde, dağ olur
Yazın güneş yanığıdır düşlerim
Sonbahar ruhumu bekleyen oba
Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar sevda hecesi
Sen nasıl bu kadar hayal incesi
Sen nasıl bu kadar mutluluk çağı
Sen nasıl bu kadar tarih öncesi
Nurullah Genç
Söyle bana hindiba Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yârim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir karadelikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu serâba Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar ceylan koşması Sen nasıl bu kadar yollar aşması Sen nasıl bu kadar güneşe meftun Sen nasıl bu kadar sahra çeşmesi
Ben rüzgâr değilim, dokunmam çiçeklere Ben kara parmaklı insan değilim Kirpik uçlarımdan kayar yıldızlar Bilemezsin, hayal akşamlarında Renklerini kuşatan Damıtılmış gözyaşıdır ömrümün
Ben boşluğa üfleyen cellat değilim Karayele verdim ayaklarımı Söyle bana, eceli kim tutar perçeminden Hangi ölü bilmez nereye gittiğini Sen miydin o mehpâre, o memnû, o dilruba Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar bulut gülmesi Sen nasıl bu kadar bıldırcın sesi Sen nasıl bu kadar pencere önü Sen nasıl bu kadar gök gürlemesi
Ben kaptan değilim, anlamam gemileri Gizli bir ummanın gelgitlerinden İniltiler vurur sahillerime Deniz feneri değilim
Önce yürü bu vefasız ülkeden Sonra uzan bir tenhaya, sessiz ol Gelip geçsin üzerinden turnalar Düşün, sesler neden bulur sesleri Kelâm kimin damarlarında kandır Harflerini senden alan merhaba Hangi demin âteşidir içimde Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar gönül hanesi Sen nasıl bu kadar yâr divanesi Sen nasıl bu kadar çerağı ömür Sen nasıl bu kadar inci tanesi
Ben korku değilim kapı aralarında Pencerenin infilâkı değilim Gölgeleri yüzlerinden tanırım Bir resim bir ressamı ağlatır bir yerlerde Bir eşya bir hamalı Ben hâlâ öğütülen anılarıma değil Değirmene inanırım Bu derin aldanış kimden kalmadır Bu uzaklık, bu diba Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar kelâmın hası Sen nasıl bu kadar şiir bohçası Sen nasıl bu kadar esrarlı bir mum Sen nasıl bu kadar rüya bahçesi
Ben bir kervan muamması değilim Çekinmem yolların kıvrımlarından Ellerim ışıldar alacakaranlıkta Saklambaçlar ortasındadır evim Kışın kartopudur adını anmak Döner döner yüreğimde, dağ olur Yazın güneş yanığıdır düşlerim Sonbahar ruhumu bekleyen oba Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar sevda hecesi Sen nasıl bu kadar hayal incesi Sen nasıl bu kadar mutluluk çağı Sen nasıl bu kadar tarih öncesi
Nurullah Genç